Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar “sen benim gerçek dostum, dosttan da öte kardeşimsin” diyen insanlar yaşarmış. Pek bir samimi, pek bir içten görünürmüş bu dostlar… Yenilenler içilenler ayrı gitmez; her baş sıkıştığında atlayıp anında yanında olunurmuş… Ailenin içine alınır; ailenin üyesi yapılırmış… “Beraber Yürüdük Biz Yollarda”yla başlanır “Biz Ayrılamayız”la bitermiş tüm şarkılar. Dost dostunun derdine derman olmaya çalışır; mutluluğuyla mutlu olurmuş… Gel zaman git zaman rüzgar dostlara farklı yönlerden esmeye başlamış. Dost diğer dostun hiçbir işine yaramaz olmuş. Eeee çıkarın olmadığı yerde dostluk olur muymuş! Maskeler düşmüş gerçek yüzler görünmüş… Bu arada Aristoteles diye bir düşünür çıkmış meydana “Ey dostlarım dünyada dost yoktur!” deyivermiş. Herkesin ağzı açık kalmış. “Madem dostluk diye birşey yoktu, biz niye çırpınıp durduk” demiş insanlar. Vazgeçmişler dost edinmekten, dost bilmekten, dostluğa inanmaktan… Oldu olacak “dost” kavramını sözlükten de çıkartalım demişler… Ne lisanlarında ne de hayatlarında yeri olmuş dostluğun… Ve kafeste yalnız bir kuş gibi kendi içlerine kapanıp, yalnızlıklarıyla başbaşa yaşayıp gitmişler…
Her masal da mutlu bitemezmiş ya...
Her masal da mutlu bitemezmiş ya...