Mısır’ın Dakhaliye
Eyaleti’nin yakınlarında, sazdan evlerden oluşan Tammay el Zahayrah Köyü’nde
doğdu. Babası imam, annesi ev kadınıydı. Üçüncü ve son çocuktu. Babası,
yıllarca kendi köyünde ve komşu köylerde ilahi ve kasideler okuyarak ek gelir
sağladı. O ise ilk müzik eğitimine başladığında henüz beş yaşındaydı. Babası
onu müzikle tanıştıran ilk hocasıydı. Babasıyla yakın köylere ve özellikle
Ramazan gecelerine katılarak ilahiler, kasideler ve Kuran okurdu. Bu
meclislerde kız çocuklarının şarkı söylemeleri günah kabul edildiğinden
kendisine erkek giysileri giydirilirdi. Öyle etkileyici bir sesi vardı ki; namı
bütün Delta’da yayılmaya başladı. Ailesi, sesini beğenenlerin ısrarıyla
Kahire’ye taşındı. Burada müzik eğitimi aldı ve küçük fakir dünyasından çıkarak
zengin mahallelerdeki evlerde şarkılar söyledi. Zamanla aşk şarkıları söylemeye
başladı ve konserleri radyodan canlı olarak yayınlandı. Böylece milyonlarca
kişilik dinleyici kitlesine ulaştı. Kısa süre içerisinde romantik aşk
şarkılarının vazgeçilmez ismi oldu. Mısır'da geniş halk kitlelerine ulaşmak
için sinemayı ustalıkla kullandı ve o dönemde bütün Ortadoğu ve
Türkiye'de de gösterilen altı filmde başrol oynadı. II. Dünya Savaşı
yıllarında sesiyle tüm Ortadoğu’yu etkisi altına aldı. Sesi, Arap yarımadasında zamanı
durdururdu. Şarkı söylediği saatlerde, Arap siyasetçileri susar; hiçbir lider o
şarkı söylerken konuşma yapmazdı. Sokaklar boşalır, alışveriş durur, taksi
şoförleri birbiriyle çekişmez, Kahire pazarında para geçmez olurdu. Sokak
başlarına kurulmuş radyoların etrafında o dinlenirdi. O, buram buram acı kokan
sesinin ardına acılarını saklardı. Guatr sorunları yüzünden depresyona girdi ve
sahnelere veda etme noktasına geldi. Önce annesini sonra erkek kardeşini
kaybetti. Ünü arttıkça Mısır aristokrasisinin içine girmeye ve buradan
arkadaşlar edinmeye başladı. Kendisini olduğundan farklı göstermedi. Köylü
geçmişini asla unutmadı. Bu doğallığı onun daha çok sevilmesini sağladı. Kral
Faruk’un amcalarından biri olan Şerif Sabri Paşa kendisiyle evlenmek istedi;
ancak bir Nil köylüsünün kraliyet ailesinden biriyle evlenmesine izin
verilmedi. Tıbbi sorunlarına aşk acısı da eklenince bestekar ve udi Mahmut
Şerif’le evlendi. Ancak bu evlilik sadece birkaç gün sürdü. Daha sonra Dr.
Hasan el Hifnavi ile evlendi ve bu evlilik halk tarafından kabul gördü.
Ülkesinin maddi
zararlarını telafi etmek ve Ortadoğu’da yeniden prestij kazanmasını sağlamak
için Arap ülkelerinde konserler verdi ve bu konserlerden kazandığı 2.5 milyon
sterlini ve mücevherlerini Mısır Hükümeti’ne bağışladı.
1960’lı yıllarda Muammer Kaddafi ve Abdusselam Callud
önderliğinde, devrin Libya Kralı İdris es Senusui’yi tahttan indirmek için bir
darbe planı yapıldı. Devrimciler 21 Martta yapmayı planladıkları darbe planı
için gerekli tüm şartları hazırlamışken son anda çok önemli bir şeyi göz ardı
ettiklerini fark ettiler. O gün Bingazi’de O’nun konseri vardı. Tarihe geçen bu
konserle planlanan darbe beş ay ertelendi.
Yaş aldıkça sağlık
sorunları da yeniden ortaya çıkmaya başladı. Böbrek rahatsızlığına yakalandı ve
hastaneye yatmak istemedi. “Hastaneye gidersem öleceğim” dedi. 4 Şubat 1975’te
Mısır radyolarından onun için aralıksız Kuran okundu ve kalp yetmezliği
nedeniyle vefat ettiği tüm dünyaya duyuruldu. Adı: Ümmü Gülsüm’dü. Doğunun
Yıldızı ve Mısır’ın Dördüncü Piramidi olarak tanınırdı. Bütün zamanların en
güzel sesli şarkıcısı olarak anıldı. Sesi kadın ve erkek sesi arasında bir ses
olarak kabul edildi ve geçen yıllara yenilmedi.
Bu bulut dolu grili
günlerde O düştü aklıma… Sahi, havada bir Ümmü Gülsüm kokusu yok mu?