İşimiz gücümüz kahkaha atmaktı. Küçük dilimizi
göstere göstere, gözümüzden yaşlar aka aka… En saçma, en anlamsız şeyler bile
bahaneydi kahkaha için… Bir de güçlü zannederdik kendimizi… Ya da güçlüymüş
gibi davranırdık… Neyse ne… Kahkaha atabiliyorduk ya, gerisi boştu… Büyüdükçe
benim kahkahalarımın yerini gülümseme aldı… Sevemedim gitti büyümeyi… Hala da
direniyorum… Ama olmuyor… Büyümen gerek diyorlar… Çabalıyorum… Ve ne yazık ki
sıkça çuvallıyorum.
Her geçen gün azalan kahkalarımla birlikte sen
düşüverdin aklıma… Sen de sadece gülümsüyor musun hayata? Elinden başka birşey
gelmiyor mu, benim gibi? Kahkaha atmak için kendini zorluyor musun? Ve her
seferinde “boşuna kandırma kendini, eskisi olmuyor” diyor musun?
Bir kez kahkaha’nı kaybedince, bir daha
bulamıyormuşsun ah be dostum!